Kurumsal kimlik ve markalaştırma çalışması yapmamızı isteyen çoğu müşterimiz, istedikleri logonun, her şeyiyle birlikte tüm şirketi temsil etmesini beklemekte. Ancak, bir “logo”nun amacı bundan çok daha farklıdır.
Bir şirket için “markalaşma”yı, bir insan için “itibara” benzetebiliriz. Bir insanı, birçok sebepten dolayı çekici bulabilirsiniz, ancak derin bağlar, ortak değerlere paylaşılan ilgilere ve güvenilirliğe bağlıdır. İşte şirketiniz için de gerekli olan budur. Müşterilerinizle değerlerinizi paylaştığınızda derin ve uzun soluklu bağlar yakalarsınız. Durum bu olduğu için değerlerinizi ne kadar iyi tanımlar ve bunların üzerine çalışırsanız kurduğunuz bağ da o kadar derin olacaktır.
Peki, bunu nasıl yapacaksınız?
Aynası iştir kişinin…
Lafla peynir gemisinin yürümediğini, kandırıldıktan sonra gerçeği öğrenince hayal kırıklığına uğramanın yarattığı etkiyi hepimiz biliyoruz. Çoğu ürünün veya hizmetin, sunulurken iddia edildiği gibi çıkmadığına sık sık şahit oluyoruz. Bu nedenle ticarette her şeye şüpheyle yaklaşmak, gayet doğal. Böyle bir ortamda sunduğu şeyin ardında duran bir şirketle karşılaştığınızda siz de mutlu olmuyor musunuz?
Şeffaf olun
Sunduğunuz ürün veya hizmetin hedef kitlesi “herkes” olamaz. Bunu baştan itiraf edin ki iki tarafın da saygısını kazanabilin. Biri bana, sunduğu ürünün “benim için uygun olmadığını” söylerse bu durum, genellikle o ürünü daha da merak etmemi sağlar. Bu bağlamda dürüstlük, hem iyi bir pazarlama hem de iyi bir markalaşma yöntemidir.
Müşterilerinizden aldığınız gerçek referansları kullanın
Günümüzün tüketicileri, oldukça cevval ve açıkgözlü. Sahte bir referans kullanırsanız ve bu fark edilirse “müşteriyi yanıltma eğiliminiz,” müşteri güvenini sonsuza kadar kaybetmenizle sonuçlanacaktır. Sitenizde referans göstermek istiyorsanız gerçek müşterilerinizden aldığınız referansları yayınlayın. Böylece potansiyel müşterilerinizi de gerçek müşterilere dönüştürebilme şansınız olacaktır.
Çevreye yaptığınız etkiden bahsedin
Çevreye gösterdiğiniz ilgi önemlidir. Satılan her ürünün “doğa dostu” olması mümkün değil ve müşterileriniz de bunun farkında. Ancak atıklarınızı doğru şekilde tasfiye ettiğinizi, çevreye başka şekillerde yardımınız olduğunu veya çevreye yaptığınız etkiyi azaltmak için planladığınız veya uyguladığınız şeyleri anlatabilirsiniz.
Hedef kitlenize, hedef kitlenizin dilinde yaklaşın
Küçük şirketlerin sık sık yaptığı yanlışlardan biri de hedef kitleye, onların anlayacağı şekilde yaklaşmamalarıdır. Bu konuda yapabileceğiniz en iyi şey, pazarlama ve halkla ilişkiler materyallerinizi başkalarına okutup ne düşündüklerini öğrenmeniz olacaktır. Belki de müşterilerinizin hiç umurunda olmayan bir şeyden bahsediyorsunuzdur. Belki de her gün içli dışlı olduğunuz bir konuyu, başkaları için de öyleymiş gibi görüyorsunuzdur.
O zaman logonun görevi ne?
Markalaşma yolunda logo, bir “anımsatıcı”dır. Marka değerlerinizi çağrıştırması amacıyla insanların aklında kalması için tasarlanan basit bir işarettir. Logonuz, TÜM markanız olamaz. Ama markanızın anımsanmasını sağlayabilir. Bir müşteriniz, şirketinizle bağlantılı bir deneyim yaşadığında bu hatıralar, müşterinin aklında o logoya kazınır ve tüm bu deneyimleri, o logo temsil eder. Coca Cola logosunu gördüğünüzde canınız kola istiyorsa bunu sağlayan logosu değildir. Ancak logo, size Coca Cola içerken hissetmiş olduğunuz duyguları anımsatmıştır. Bu makalenin başlığındaki logoyu görür görmez tanıdınız, değil mi? Belki Nike bir kramponla güzel anılarınız oldu, belki çocukken Nike topunuz patladı ve bu markayla olan geçmiş deneyimleriniz, iyi veya kötü bu marka hakkında bir değer biçmenize sebep oldu. İşte logonun görevi budur.
Logonuzla bağdaştırılan deneyimleri düşünün. Yeni bir logo yaptıracaksanız markanız yoluyla iletmek istediğiniz duyguları ve anıları kolayca hatırlatabilecek bir logo sahibi olmayı hedefleyin.